Özet
İDEAL İNSAN VE İMANIN YETERLİĞİ SORUNU
İslam geçici ve değersiz şeyleri terk etme ve en ulvi gaye için Allah’a teslimiyet ufkuna erişmektir. Tarihten günümüze tüm peygamberler insanlığa ilahi mesajı bu niyetle iletmiş ve iyiliği en yüksek ideal olarak göstermişlerdir. İnsanlık tarihi peygamberlerin temsil ettiği tevhid ve adalet toplumlarına karşın şirk ve zulüm odaklarının mücadelesiyle doludur. Son Peygamber Hz. Muhammed ile ete kemiğe bürünmüş olan son ilahi çağrı, insanlığı tevhid ve adalet merkezli bir topluma yeniden davettir. Ne var ki kurumsallaşmış İslami teoloji Kur’an’dan beslenmenin ötesinde tarihsel yorumlardan inşa edilince, ahlaki sorumluluk geri planda kalmış ve iman merkezileştirilmiştir. Halbuki Kuran iman ve ahlak diyalektiği üzerine kuruludur. Sünni Kelam ise tarihi koşullar etrafında gelişmiş ve tamamen imanı merkeze alarak “iyi insan olma” ilkesini vicdanlara bırakmıştır. Müslümanların inanç esaslarını tarif eden akâid eserleri de bu yönde gelişmiş ve tamamen “tasdik” odaklı bir iman anlayışı ortaya konulmuştur.
Tebliğimizde, Kur’an’ın iman-ahlak ilişkisini inceleyeceğiz. Böylece günümüzde çokça ihtiyacını hissettiğimiz iyilik insanının tesisinde İslam’ın sözünü yeniden okuma ve ideal insanın salt iman insanı değil; inanç ve ahlak insanı olduğu ilkesini temellendirmeye gayret edeceğiz.
Anahtar Kelimeler
İman, ahlak, yorum, kelam ilmi, iyilik.